auto.pub logo
Mercedes-Benz EQB

Mercedes EQB: Bir Otomobil Hayatınızın Parçası Olduğunda, Ego Gösterisi Değil

Author: auto.pub | Published on: 20.06.2025

Bazı otomobiller ilk bakışta sizi etkilemek ister. Diğerleri ise hiç abartıya kaçmaz. Onlar, her zaman elinizin gittiği favori bir kazak gibi ya da partinin yıldızı olmasa da işler sarpa sardığında yanında olduğunuz eski bir dost gibidir. Mercedes-Benz EQB tam da böyle bir otomobil. Genç oğlunuzun odasında posterini asacağı model değil belki, fakat her sabah ilk anahtara uzanacağınız araç kesinlikle o.

Mercedes, göz alıcı, teknolojiyle dolu elektrikli araçlar üretti: EQS, EQE, hatta EQC. Ancak gösterişli diyotlar ile tam derili masaj koltukları arasında, gerçek hayatta sessizce işini yapan daha sade ve faydalı bir modele yer vardı. İşte EQB burada devreye giriyor.

Bu araç, Instagram fotoğrafları için alınacak bir otomobil değil. Sportif değil, agresif hiç değil ve dürüst olmak gerekirse, arkasından şarj kablosu sarkan sıradan bir GLB gibi görünüyor. Ama tam da bu özelliğiyle samimi. Gelecekten fırlamış bir kapsül gibi davranmaya çalışmıyor. İşini akıllıca, sessizce ve başarılı şekilde yapıyor.

En büyük gücü mi? Amansız pratiklik. Üç çocuk, bir bebek arabası, bir bisiklet, iki köpek ve biraz da mobilyayı tek arabaya sığdırmaya çalıştıysanız ne demek istediğimi anlarsınız. EQB bunu gerçekten başarabiliyor, en azından neredeyse. Akşamları hem havalimanından ebeveynleri hem de okuldan çocukları almanız gerektiğinde, üçüncü sıra koltuk hayat kurtarıyor. Limuzin değil ama kimse başkasının kucağına oturmak zorunda kalmıyor.

EQ serisinin ortanca kardeşi gibi; sessiz kalması gerektiğini bilen biri. EQA hareketli, enerjik ve her zaman son sözü isteyen genç kardeşse, EQS ise asla kalabalıksız gezmeyen resmi amca ise, EQB partiyi besleyen ve ardından temizliği üstlenen kişi. Gösterişli değil ama hep vazgeçilmez.

2025 için EQB, ince bir makyajla geliyor: güncellenmiş LED aydınlatmalar, bazı elektronik iyileştirmeler ve en önemlisi daha hızlı şarj ve mantıklı versiyonlar. 250+ uzun menzile sahip ama hızlı değil. 350 hızlı ama bataryayı bayram sofrası gibi tüketiyor. Ve bir de EQB 300 4MATIC var; ne geride kalıyor ne de olaydan uzaklaşıyor, ortada, mantıklı seçenek.

EQB, olmadığı biri gibi davranmıyor. Sahte sportiflik yok ya da F1 pilotuymuşsunuz gibi hissettirme çabası yok. Bunun yerine hayatı kontrol altında tutan biri olduğunuzu hissettiriyor. Kabul edelim: bu araç göz kamaştırıcı değil. Sadece iyi.

EQB, şekil olarak GLB ile neredeyse aynı; düz çizgiler, yüksek tavan ve kutu gibi bir siluet. Bu tesadüf değil. EQB sıfırdan bir elektrikli olarak tasarlanmadı, var olan bir modelin akıllıca elektrikleştirilmiş hali. Safkan elektrikli isteyenler için bu bir ödün gibi görünebilir ama EQB’ye büyük bir avantaj sunuyor: Gerçek hayata uyan, fonksiyonel ve geniş bir yapı, sadece estetik değil, kullanışlılık ön planda.

Ölçüleri yaklaşık 4.68 metre uzunluğunda, 1.83 metre genişliğinde ve 1.67 metre yüksekliğinde; kompakt SUV’dan bir adım büyük. Görünüşte uzun ve yüksek, yani şişirilmiş bir hatchback değil de tam anlamıyla aile aracı gibi hissettiriyor. 2.83 metrelik dingil mesafesi hem iç mekanda ferahlık sağlıyor hem de dışarıda sağlam ve orantılı bir görüntü sunuyor.

Abartılı tasarım detayları yok; aşırı kıvrımlar veya bilim kurguya göz kırpan sütunlar da yok. Sadece net, düz ve samimi çizgiler; aracı birkaç gün kullandıktan sonra daha da hoşunuza giden türden. Kutu tarzı rakiplerinin premium versiyonu gibi; pratiklik bahane değil, tasarım felsefesi.

Yeni ızgara, minik Mercedes yıldızlarıyla süslü siyah bir panel; geceleri S-Serisi tarzı bir gökyüzü gibi. Hem dikkat çekici hem de ölçülü, ön kısmı daha geniş ve prestijli gösteriyor. Önde ve arkada yeni LED ışık şeritleri farları ve stopları birbirine bağlayarak EQB’ye modern bir aile havası katıyor. Jant kapakları, aerodinamik çıtalar ve alt gövde panelleri verimliliği artırıyor. Devrim değil ama fark edilen detaylar. Yeni Spectral Blue ve Alpine Grey gibi renkler de karakter katıyor.

İçeride, kabin Bauhaus tarzında bir oturma odası gibi; sade, fonksiyonel ve üç çocuk, bir anne, iki alışveriş çantası ve araba yolculuğundan nefret eden ama yine de gelen aile kedisi için yeterince geniş.

Ön panelde iki büyük ekran tek bir geniş panelde birleşiyor: Solda sürücü için temel bilgiler, sağda çocukların kurcalamak isteyeceği her şey. Türbin tarzı havalandırma menfezleri, özellikle AMG Line’da pembe ambiyans aydınlatmayla adeta “Blade Runner” salonuna benziyor.

Malzeme kalitesi sağlam. Plastik var ama yumuşak ve kaliteli, göz ucuyla bakınca gıcırdayan ucuz türden değil. Koltuklar büyük, konforlu ve destekleyici; sırtınıza nazik bir sarılma gibi. Üçüncü sıra gereksiz mi diyorsunuz? Küçükler evet ama iki çocuk rahatça oturabiliyor, bu da başlı başına bir başarı.

Bagajı katlandığında bir bisiklet, tam boy bebek arabası ve nefes alacak alan sığabiliyor. Ön kaputun altında bagaj yok; orada önemli teknik donanımlar var, “valiz taşıyamam” diyor. Ama ihtiyacınız olan her şey arka kısımda fazlasıyla yer buluyor.

MBUX bilgi-eğlence sistemi ise gerçekten dinleyen bir yardımcı gibi. “Hey Mercedes, üşüdüm” deyin, ısıyı artırıyor. Artırılmış gerçeklikli navigasyon, kişiselleştirilebilen ortam aydınlatması ve Spotify’ı adeta bir senfoniye çeviren ses sistemiyle, gösterişten uzak ama her ihtiyacınızı sessizce karşılayan bir kabin var.

İşte bu, trafik sıkışıklığında radyoda üçüncü kez Ed Sheeran çalarken bile isteyeceğiniz türden bir iç mekân: sakin, ferah ve ince düşünülmüş.

EQB’nin güvenlik donanımı listesi kalabalık bir ailenin bayram alışverişi kadar uzun. Mercedes her zaman işini yarım yamalak yapmayan titiz Alman amca olmuştur, özellikle de güvenlik konusunda. Eldivenlerini takar, gözlüğünü takar ve her sabah kendi çocuklarını okula götürecekmiş gibi mühendislik yapar.

Görünmeyen teknolojilerle başlayalım: sürücü destek sistemleri. Sayıları o kadar fazla ki, araç sürekli sizi hafifçe yönlendiriyor, uyarıyor ya da telefonunuzla ilgilenirken fark ettirmeden müdahale ediyor. Otomatik acil fren, yorgunluk tespiti, trafik işareti tanıma, kör nokta uyarısı, şerit takip, kavşak asistanı, arka çapraz trafik uyarısı hepsi var.

Distronic adaptif hız sabitleyici en güvenilir yardımcı sürücü gibi. Mesafeyi korur, fren yapar, hızlanır, hafifçe yönlendirir ve gerçek bir yardımcı gibi “fazla hızlı solladın” diye başınızın etini yemez. Sinyali verin, EQB şerit değiştiriyor; kafanızı camdan çıkarmanıza gerek yok.

Park asistanı? Elbette var. Düğmeye basıyorsunuz, araç yeri buluyor, direksiyonu çeviriyor ve Alman emeklisi sakinliğinde, kaldırıma tam 3 cm mesafede park ediyor. 360 derece kamera çevreyi Lego platformu gibi gösteriyor; kedinizin arka tekerin arkasından kaçmasını bile görebilirsiniz.

Doğal olarak EQB’de yedi hava yastığı var, sürücü diz hava yastığı dahil; çünkü bir çarpışma testinde mutlaka birinin dizi açıkta kalmıştır ve Mercedes “Onu da koruyalım” demiştir. Hepsi GLB’den türetilmiş, önden ve arkadan çarpışmalara dayanıklı sağlam gövdeyle korunuyor.

Açıkçası, güvenlik donanımları o kadar fazla ki, çoğunu ihtiyaç duymadıkça fark etmiyorsunuz bile. Ama iyi bir sistem tam da budur: Arka planda sessizce izler, park yerinden çıkarken kahve bardağınızı ararken sizi kurtarmaya hazırdır.

Mercedes-Benz EQB hızlı bir araç değil. EQB 350 4MATIC sıfırdan 100 km/s’ye yaklaşık altı saniyede çıkıyor, “altın ortalama” EQB 300 4MATIC ise sekiz saniyenin biraz altında. Ama amaç bu değil. Adrenalin arıyorsanız motosiklet ya da paraşüt alın. Her gaz bastığınızda sizi korkutmaya çalışmayan, sessiz ve güvenle kayan bir araç istiyorsanız, EQB size göre.

Üç motor seçeneği var: EQB 250+ önden çekişli, en büyük aküye sahip ve tek şarjda 534 km’ye kadar menzil sunuyor, fazlasıyla yeterli. Hızlanması ise uykudan uyandırılan kedi gibi: yumuşak, ağır ve hafif alıngan.

EQB 300 4MATIC (test edilen versiyon) 228 bg, 390 Nm tork ve dört tekerden çekiş sunuyor. F1 arabası değil ama trafik ışığında bazı dizellere “Ben nerede yanlış yaptım?” dedirten türden. Sıfırdan 100 km/s’ye 7,6 saniyede çıkıyor.

EQB 350 4MATIC ise tüm çocukları spora bırakıp ardından yapı markete koşmanız gerektiğinde roketiniz: 292 bg, 100 km/s’ye 6,2 saniyede ulaşıyor. Ama bunun bedeli hızla azalan bir batarya ve “Buna gerçekten ihtiyacım var mıydı?” düşüncesi.

Süspansiyon yumuşak ama asla dedenin teknesi gibi salınım yapmıyor. Virajlarda yatıyor ama yuvarlanmıyor, dört çeker sistemi ise “çamura gömülelim” değil, yol tutuşa göre akıllıca güç dağıtan türden. Hiç fark etmiyorsunuz bile, önemli olan da bu. Sadece gidiyor, tutunuyor, yardım ediyor.

Direksiyon hissi elektrikli. Fazla konuşkan değil ama hassas ve Alman demiryolları kadar güvenilir. Şehirde tüy kadar hafif, otoyolda ise biraz daha ağır, ama hep kontrol hissi veriyor.

EQB, Porsche Taycan veya Hyundai Ioniq 5 gibi 350 kW ultra hızlı şarjı desteklemiyor. Ama dürüst olalım, kim her gün buna ihtiyaç duyuyor? EQB 100 ile 135 kW arasında şarj oluyor (versiyona göre değişiyor), yani yüzde 10’dan 80’e şarj etmek yarım saat sürüyor. Bir kahve, bir telefon görüşmesi ve pusetin tekrar yüklendiğini kontrol etmek için yeterli zaman.

EQB’yi ilk sürdüğünüzde büyük bir şey olmuyor. “Vay be!” etkisi yok. Arkadaşlarınızı arayıp “Ne kullandığıma inanamazsın!” deme isteği gelmiyor. Koltuğa çivileyen bir hızlanma ya da ön panelden ışık şovu da yok. Araba sadece gidiyor, sessizce ve gösterişsizce. Ve sürüyor. Hem de çok iyi.

EQB kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmıyor. Işıklarda Tesla’larla yarışmıyor, Lamborghini tasarım ödülünü hedeflemiyor, her sürüşte ralli efsanesi hayali satmıyor. EQB iyi bir eş gibi: sessiz, güvenilir, konforlu, asla dırdır etmeyen ve ihtiyaç duyduğunuzda hep yanınızda.