auto.pub logo
Hyundai Bayon

Test Sürüşü – Hyundai Bayon

Author: auto.pub | Published on: 04.06.2025

2021 yılında doğan Bayon, günümüz otomotiv endüstrisinin B segment crossover olarak adlandırdığı bir model. Kulağa havalı geliyor ama aslında Hyundai’nin en küçük SUV’si demek; öyle ki, minik Kona bile yanında doğum günü partisindeki tombul amca gibi kalıyor. Bayon, ix20’nin bıraktığı boşluğu doldurmak için üretildi ve teknik olarak, yükseltilmiş bir i20 hatchback’ten fazlası değil. Malum, herkes biraz daha yukarıda oturmak istiyor diye Hyundai koltuğu yükseltmiş, bagajı büyütmüş ve işte karşınızda yepyeni bir model: Bayon. İsmi de Bayonne’den geliyor; Hyundai, bu küçük Fransız kasabasının adını egzotik ve Avrupai bulmuş.

Ama fazla alaycı olmayalım; çünkü Bayon gerçekten sağlam bir otomobil. 2022’de Alman Auto Bild dergisi tarafından “En İyi İthal Otomobil” seçildi. Evet, Hyundai – Koreli bir marka – Almanya’da “en iyi ithal SUV” ödülünü aldı. Wolfsburg ve Rüsselsheim’daki mühendislerin, o akşam bratwurst ve biralarını gözyaşlarıyla ıslattıklarını hayal etmek zor değil.

Peki Almanlar ve başkaları Bayon’da ne buldu? Her şeyden önce şık bir tasarım, ferah bir kabin ve bu fiyat seviyesinde ender rastlanan donanımlar. Bayon, modern bir spor ayakkabı gibi: rahat, havalı ve aynı anda hem şık bir restorana gitmeye hem de komşudan patates istemeye uygun.

2024’te bu küçük Kore-Fransız modacısı hafif bir makyaj geçirdi. Bir devrim mi yaşandı? Pek sayılmaz. Ama hepimiz biliyoruz ki, bazen eski bir şeye taze bir makyaj yapmak, insanların her şeyin yeni ve güzel olduğuna inanması için yeterlidir. Ve bunda yanlış bir şey yok.

İlk olarak gözünüze çarpan, ön taraftaki dar LED şerit; Hyundai buna “Seamless Horizon” adını vermiş. Şimdi otomobil, modaya uygun güneş gözlüklü küçük bir uzay gemisini andırıyor. Tampon ve ızgara da yeniden tasarlanmış; daha dar ve sportif. Alt kısımdaki metal görünümlü koruma plakası ise, dürüst olalım, kimse bu araçla mantar toplamaya gitmeyecek. Yine de güçlü bir hava katıyor – küçük bir SUV’nin yapması gereken de bu.

Arkada ise stop lambaları yeni, şık bir ışık imzasına sahip ve ince bir yatay şerit ile birbirine bağlanmış. Arka tamponda daha fazla gövde rengi ve sahte difüzör detayı var – aerodinamiğe pek katkısı olmasa da, Hyundai’nin difüzörün ne olduğunu bildiğini gösteriyor.

Boyutlar değişmemiş: 4.18 metre uzunluk, 1.78 metre genişlik ve 1.5 metrenin biraz üzerinde yükseklik. Hyundai, boyutla oynamak yerine alanı akıllıca kullanmış ve bu sınıfta gerçekten etkileyici olan 411 litrelik bir bagaj elde etmiş. Evet, minik bir crossover ama rahatça birkaç büyük alışveriş torbası ya da orta boy bir köpek sığdırabilirsiniz.

İçeride ise, Bayon tam olarak uygun fiyata alınabilecek bir Koreli crossover’dan beklediğiniz gibi. Ne bir İsviçre saati ne de İtalyan tasarım mobilyası; daha çok iyi organize edilmiş bir ofis masası gibi, işlevsellik ve mantık her şeyin önünde.

Malzeme kalitesi mi? Lüks deri ve metal beklentiniz varsa hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Her şey siyah ve gri ağırlıklı – hatta biraz kasvetli. Sanki tasarımcı, kasvetli bir Kasım günü ya da yağmurlu bir Birmingham sabahından ilham almış; pratik ama pek neşeli değil. Koltuklar, nükleer savaşa ya da çocukların dondurmasına dayanacak sağlamlıkta kumaşla kaplı. Süslemeler de oldukça az; bu da Bayon’un havalı Instagram fenomenleri için değil, A noktasından B noktasına ulaşmak isteyenler için olduğunu kanıtlıyor.

Bayon’u kurtaran şey ise pratikliği ve ergonomisi. Tüm düğmeler ve anahtarlar tam olması gereken yerde. Oturma pozisyonu sayesinde görüş mükemmel; adeta bir zürafa gibi diğer arabaların üstünden bakabiliyorsunuz. Dijital gösterge paneli baz donanımda ortalama bir akıllı telefon büyüklüğünde, ama üst donanımda daha büyük ve farklı sürüş modlarına göre değişen 10.25 inçlik bir ekran geliyor.

Orta konsolun merkezinde ise yine 10.25 inçlik kocaman bir dokunmatik ekran yer alıyor ve bu, en baz Bayon’da bile standart. Evet, en ucuz versiyonda bile Alman markalarını utandıracak bir ekran var. Doğal olarak, bilgi-eğlence sistemi entegre navigasyon, Apple CarPlay, Android Auto ve Bluetooth ile geliyor. Haritalar artık çevrimiçi güncellenebiliyor.

Yolcular, bir USB-A ve iki USB-C portuyla telefonlarını şarj edebiliyor, üst versiyonlarda ise kablosuz şarj da sunuluyor. En üst donanımda ise sekiz hoparlörlü ve subwoofer’lı Bose ses sistemi var – bunu Hyundai’nin en uygun fiyatlı crossover’ında değil, Audi ya da Lexus’ta beklerdiniz.

Bayon’a adım attığınızda kendinizi geçmişe yolculuk yapmış gibi hissedebilirsiniz – geleceğe değil, el freninin kol ile çekildiği, ısıyı dokunmatik ekrana dans etmeden ayarlayabildiğiniz bir döneme.

Evet, Hyundai, modernliğin her zaman başarı olmadığını düşünmüş. Volkswagen mühendisleri torpido gözüne bile ekran yerleştirirken, Koreliler her şeyi fiziksel tuş ve kollarla bırakmış. Bayon’da geleneksel bir el freni, gerçek bir vites kolu ve manuel klima kumandaları var. Eski moda görünebilir ama aslında çok akıllıca.

Ama bu teknoloji karşıtı hava sizi yanıltmasın. Hyundai, 21. yüzyılda olduğumuzu unutmamış. İç aydınlatma tamamen LED ve üst versiyonlarda 64 renkli ambiyans aydınlatması bulunuyor.

Bayon’un kozlarından biri de iç hacmi. Yüksek tavan ve akıllıca tasarlanan koltuklar sayesinde arka koltukta uzun boylular için bolca baş mesafesi var. Dingil mesafesi de, uzun boylu arkadaşlarınızın rahatça oturabilmesini sağlıyor. Koltuklar yumuşak ve hem şehir trafiğinde hem de uzun yolda konforlu – gerçi bu araçla uzun yol çok yapmayacaksınız.

Malzeme kalitesi dedik mi? Hyundai burada da aşırıya kaçmamış – her yerde sert plastik var ama en azından hiçbir şey yanlış hissettirmiyor. Sesi yok, tıkırtı yok; Koreli bir arabadan beklediğiniz gibi sağlam bir şekilde birleştirilmiş.

Ve tabii ki – Bayon’un bagajı. Sadece şaşırtıcı derecede geniş değil, aynı zamanda çift tabanlı akıllı bir tasarıma sahip; alışveriş poşetlerinizi ve şemsiyelerinizi ayrı ayrı ama birlikte taşımanız için ideal.

Model, sürüş sırasında her şeyi sürekli kontrol eden ve bir şey ters giderse ötüp duran elektroniklerle dolu. Adaptif şerit takip sistemi ellerinizi direksiyonda tutmanızı söylüyor, otomatik acil durum freni bir yaya fırlarsa uyarıyor, akıllı hız sabitleyici ise viraj ya da hız sınırı yaklaştığında sizi bilgilendiriyor. Kör nokta uyarı sistemi, yorgun ya da dalgın olduğunuzda sizi ikaz ediyor. Kırmızı ışıkta dalıp kalırsanız, herkes hareket ettiğinde sizi uyarıyor. Tüm bunlar beep ve cırt sesleriyle – bazen ses sistemi gereksizmiş gibi hissettiriyor.

Tabii ki tam hava yastığı seti, ABS, ESC ve 4G tabanlı yeni eCall acil durum sistemi de mevcut. Alman lüksü gibi mi duruyor? Hayır, sadece Hyundai’nin en küçük SUV’si. Ama yine de, biri güvenliğinizle gerçekten ilgileniyor gibi hissetmek güzel.

Bayon’un motor seçenekleri bu makyajla ciddi şekilde sadeleşti – eskiden 120 beygirlik turbo motor alınabiliyorken, artık en güçlü seçenek sessizce emekli oldu. Geriye ise 1.0 litrelik üç silindirli T-GDi kaldı; 100 beygir güç ve mild-hybrid sistemle 200 Nm tork sunuyor. Motor fena değil ama 0–100 km/s hızlanması 11.3 saniye; kalbinizi hızlandırmayacak. Süt almaya ya da şehir içinde koşturmak için yeterli, fazlası değil.

Daha da sabırlıysanız, Hyundai bir de 1.2 litrelik atmosferik 79 beygirlik motor sunuyor; burada 0–100 km/s 14.2 saniye. Bu motorla Bayon, yorgun bir Labrador kadar canlı; ama yakıt tüketimi gerçekten düşük.

Şanzımanda büyük değişiklik yok – hâlâ 6 ileri manuel ve 7 ileri otomatik (DCT) var. Otomatik şanzıman hızlı vites değiştiriyor ama şehirde bazen acemi bir sürücü gibi sarsıntılı olabiliyor.

Sonuç olarak Bayon, fiyat-donanım oranı yüksek, segmentine göre gerçekten ferah, sade plastik kabinli ve pek heyecanlı olmayan ama ekonomik bir otomobil. Bayon, hoş bir şekilde sıradan – olmadığı bir şeyi olmaya çalışmıyor. Verdiği sözü tutuyor, bunu iyi yapıyor ve üstüne biraz da tarz katıyor.