auto.pub logo
Dacia Bigster

Bigster Geldi, Gördü ve Dacia Olmaktan Hiç Utanmadı

Author: auto.pub | Published on: 26.06.2025

Dacia Duster'ı eski, biraz yıpranmış ama güvenilir bir iş ceketi gibi düşünüyorsanız, Bigster da aynı ceketin XXL bedeni; üzerine sahte kürk yakalı ve alet kemerli haliyle. Bigster, Duster’ın daha iri, daha ciddi ve biraz da alaycı ağabeyi. Çünkü ortalama bir aile, 40.000 euroya Tiguan almak istemiyor; 23.000 euroya hem büyükannesi hem puset hem de bir çuval patatesle köye gidebileceği bir araba yeterli. Bigster’ın adı da karışık değil: Duster + Büyük = Bigster. Düz mantık, Passat’ını bırakmayan ve Apple CarPlay’i elma türü sananlara bile kolayca anlatılır. Hikaye 2021’de Bigster konseptinin gösterilmesiyle ve Renault Grubu’nun “uygun fiyatlı”nın büyük de olabileceğini ima ettiği strateji belgeleriyle başladı. Bigster, Sandero ve yeni Duster’da da kullanılan CMF-B platformu üzerinde yükseliyor, ancak bu şasi neredeyse bayram sonrası pantolon gibi uzatılmış ve hepsi birbirini tutuyor. İster al, ister alma. Ama alınacak. Rakipler 38.000 euroya saklanırken, Bigster 23.000 eurodan kapıyı tekmeleyerek giriyor; bazı ülkelerde şarj cihazıyla alınan orta seviye bir e-scooter’dan bile ucuz. Üstelik Bigster, yeni yapılan birçok daireden daha fazla alan sunuyor. İlginç bir bilgi: Bigster’ın ağırlığı 1.400 kg’ın altında. Az kilo, daha iyi yol tutuş ve daha düşük yakıt tüketimi demek; ya da kamyon sollarken daha az mahcup oluyorsunuz. Dacia’nın tasarımcıları "az çoktur" felsefesini tamamen benimsemiş; bu, İskandinav sadeliği değil de, krom pahalı diye vazgeçen birinin yaklaşımı gibi. Sonuç ise şaşırtıcı derecede ikna edici. 4,57 metre uzunluğunda, 1,81 metre yüksekliğinde Bigster kutu gibi ama cetvelle çizilmiş gibi görünüyor. Genişliği Duster ile aynı, ancak 2,70 metrelik aks mesafesi ona neredeyse sportif bir duruş kazandırıyor. Neredeyse, çünkü hâlâ bir Dacia sonuçta. Artan yerden yükseklik (22 cm) ve kısa tampon çıkıntıları, Bigster’ın toprak yollardan ya da kasislerden korkmadığını gösteriyor. Yaklaşma ve uzaklaşma açıları (24° ve 29°) Defender’ın reklamını yapacağı değerlerden, Dacia ise bunları sadece arada bir söylüyor. Ön tasarım, Xbox tasarlayıp motor kaputuna dönüştürmüşler gibi güçlü ve köşeli. Yeni Dacia logosu, iki demirci çekiçinin çarpışmasını andırıyor ve Y şekilli ışık imzası, Instagram için poz vermeden de dikkat çekiyor. Gereksiz süsleme yok; doğrudan, amaç odaklı bir tasarım var. Çamurluklar devasa ve derin oyuklara sahip; sanki 18 inç janta cesaret ediyorsunuz. Seçenekler Expression’da 17, Extreme’de 18, Journey’de 19 inç’e kadar çıkıyor; Dacia için donut üzerine altın tozu gibi bir şey. En güzel sürpriz: En alt Essential donanımda bile alaşım jant var. Okul kantininde somon fileto çıkması gibi beklenmedik. Ama stepne isterseniz hâlâ klasik çelik jant geliyor; Dacia’nın gerçekçiliği burada da sürüyor. Bir başka ilk: Fabrikadan iki tonlu boya geliyor, mesela Indigo Mavi gövdeyle parlak siyah tavan. Kim istedi bu modayı? İçeri girince ilk his tanıdıklık; kötü anlamda değil, sanki eski bir dostun yeni koltuk aldığı ve kumanda pillerini nihayet değiştirdiği bir ev gibi. Daha önce Duster’a oturduysanız, hemen alışıyorsunuz; biraz daha büyük, biraz daha modern ve daha az plastik hissi var. Gösterge paneli yüksek, neredeyse okul müdürünün kürsüsü gibi; kabin ferah ve özgüvenli. 7 ya da 10 inçlik dijital gösterge, donanıma göre değişiyor. 10,1 inçlik merkezi ekran ise mantıklı ve sakin; acele etmeyen ama işini bitiren bir büyükanne gibi. Google Haritalar yok ama Dacia telefonunuzu kullanacağınızı varsaymış: Android Auto ve Apple CarPlay kablosuz olarak sunuluyor. Malzeme kalitesi lüks değil; daha çok sağlam ve basit plastikler, kontrplak gibi ama ömürlük. Üst donanımlarda daha yumuşak detaylar var: kol dayamalar, koltuk oturma yerleri gibi. En dikkat çekeni MicroCloud kumaş koltuklar: yıkanabilir, dayanıklı ve çocuklu ailelerin kabuslarına (ketçaplı Happy Meal) karşı dirençli. Arka koltuklarda Duster’a göre 50 mm fazla diz mesafesi, bol baş mesafesi ve yaşlılar korosunu rahatça içeri alacak kadar geniş kapılar mevcut. Bagajda ise Bigster rakiplerini geride bırakıyor. Önden çekişli versiyonda 614 litre hacim var. Dört çeker ve hibritte de çok geride kalmıyor. Avrupa’da nadir rastlanan bir özellik: Tam boy stepne alanı (ekstra ücretle). Küçük detaylar da unutulmamış. Arka koltuklar 40:20:40 oranında katlanıyor, Easy Fold sistemiyle bagajdan tek hamlede sırtlıkları yatırabiliyorsunuz. Kamp için birebir. Çanta askıları, kayar bagaj perdesi ve elektrikli ızgara ya da çocuk elektrikli süpürgesi için 12V priz var. Donanımda ise Dacia kozunu oynuyor. Temel modelde bile 10 inç ekran, otomatik acil fren ve alaşım jant var. Expression’da anahtarsız giriş ve 360° kamera geliyor; bunlar kısa süre önce lüks markalarda ve 15.000 euro fazlasına sunuluyordu. Journey’de elektrikli bagaj, elektrikli koltuk ve daha kaliteli kaplamalar var. Extreme ise Dacia’nın her yere giden modeli: panoramik cam tavan ve çamurlu köpek ya da dökülen kolaya dayanıklı koltuklar. Üstelik Bigster’da ilk kez "YouClip" sistemi var: Telefon tutucu, masa, GoPro ya da kahve bardağı gibi aksesuarları panele takabiliyorsunuz. Araba içi Lego gibi, Dacia’ya kişilik katıyor. Bigster’ın süspansiyonu ise gevşek değil; kararlı ve kontrollü, sauna partisinde çay içen biri gibi. Dacia ilk kez o nadir dengeyi bulmuş: Araba ne kayık gibi dalgalanıyor ne de stabilize yolda diş sallıyor. Yatış minimumda, direksiyon net ve stabilite yüksek; artık yolda hamburger yiyebilirsiniz, salata kucağınıza dökülmüyor. Direksiyon hissi ise mekanik; sürüş PlayStation oyununa dönmüyor. Direksiyon yeterince ağır ve araç çizgisini hızla da koruyor. Doğrusal merkezde biraz hassasiyet var, bu kusur değil karakter. Ortadan sonra direksiyon biraz yumuşuyor; Alpine olmadığını hatırlatıyor. Hızlı sürüşte Bigster güven veriyor. Kalın camlar ve geliştirilmiş ses yalıtımıyla kabinde taş sesi konser gibi değil. Eskilere göre sessizliği Metallica’dan caz akşamına geçiş gibi. Motorlarda yıldız Bigster Hybrid 155. Bu "belki biraz tasarruf" hibriti değil, gerçekten uyumlu bir sistem. 1,8 litrelik benzinli motor ve elektrikli aksam, eski bir çift gibi birlikte sessizce çalışıyor. Multi-Mode şanzıman debriyajsız, dört mekanik ve iki elektrikli dişliyle 15’e yakın vites sunuyor. Farkı hisseder misiniz? Pek değil. Ama hızlanma lineer ve akıcı; sportif değil ama bahar deresi kadar yumuşak. Rakamlara gelince: 0-100 km/s 9,7 saniye civarı, maksimum 180 km/s, ortalama tüketim yaklaşık 5,0 l/100 km. Şehirde %80 elektrikle gidiyor, komşular arabayı itiyor musunuz sanacak. Gelelim kritik noktaya: arazide yetenek. Bigster’ların %80’i çamur görmeyecek belki ama Dacia yine de kendini kanıtlamak zorunda. TCe 130 4x4 gerçek köylü ve kayakçılar için: mekanik dört çeker, kilitlenebilir 50:50 mod, uygun açı ve 220 mm yükseklik, çok kollu arka süspansiyon. Yani gerçek araziye hazır. Hill Descent Control ilk kez Dacia’da; yokuş inerken büyükannenin elini tutmak gibi. Extreme donanım ise Bigster’ı yarı ekspedisyon aracına dönüştürüyor: Panoramik tavan, kayak kutusu ya da tüm aile için tavan barları, Jogger’dan alınan Sleep Pack ile arka koltukları yatırıp kamp yapabilirsiniz. Evet, arazi vites kutusu yok ve alt koruma "dikkatli sür" seviyesinde; abartmamak lazım. Ama ailelerin ihtiyacı olan her şeyi karşılıyor: çukur, çim, mıcır, orman festivali ya da kış tatili. Hepsi az yakıtla ve fazla sorun çıkarmadan. Motor seçenekleri ise İsveç büfesi gibi; herkes için bir şey var ve hepsi biraz elektrikli, dizel ise yok. TCe 130 4x4 dört çeker sevenlere: 1,2 litrelik üç silindir turbo, 48V hafif hibrit, 130 bg, 230 Nm tork, altı ileri manuel ve dürüst dört çeker. 0-100 km/s 11,2 saniye, 6 l/100 km ve arazi keçisi gibi. TCe 140 ise aynısının önden çekişlisi, daha hafif ve güçlü: 140 bg, 10 saniyede 100 km/s ve 5,7 l/100 km civarı. Arabam gitsin ama bütçem sarsılmasın diyenlere. Basit, mantıklı, Dacia. ECO-G 140 ise LPG’li sürücülerin hayali: benzin, gaz ve hibrit bir arada. Aynı 1,2 motor, LPG uyumu, 99 litrelik depo ile Avrupa turu atıp dönebilir, hâlâ gazınız kalır. 140 bg, 0-100 km/s 10,5 saniye, LPG’de biraz fazla yakıyor (~7,0) ama kilometre maliyeti çok düşük. Artık tasarrufçular için LPG yeni dizel. Bigster bu konuda usta. Tüm Bigster’larda ileri güvenlik donanımı standart. “Opsiyon” yok, hepsi dahil. Otomatik acil fren (AEB) sürekli uyanık bir yardımcı gibi çalışıyor. Şeritten çıkarsanız, sistem direksiyona müdahale ediyor veya titreşimle uyarıyor. Trafik işareti tanıma, hız limitini ekrana yansıtıyor; yanlış hız bahaneniz kalmıyor. Şerit değiştirme asistanı tehlikeyi izliyor; bunların hepsi standart. Üst donanımlarda ise daha fazla teknoloji var: Adaptif hız sabitleyici Dacia’da ilk kez sunuluyor. Dört kamera? Bond değil, Bigster. 360° Multiview sistem Expression’dan itibaren var; dar sokaklarda park ya da arazide köklerden kaçmak için birebir. Ön ve arka sensörler, Duster kullanıcılarının “yine kaldırıma çıktım” anlarını azaltıyor. Pasif güvenlik de güçlü: Çarpışma standartlarına uygun gövde, en az altı hava yastığı (ön, yan ve perde, arka koltuklara kadar). Konfor yardımcıları da tam: yokuş kalkış, yokuş iniş (AWD), yorgunluk algılama, lastik basınç uyarısı. Bigster, uykulu kirpi gibi sürdüğünüzü algılayıp kahve öneriyor. Tam otonom sürüş yok ama trafikte sıkışık asistanı var: Fren, mesafe koruma ve düşük hızda hafif direksiyon desteği. Bu segmentte inanılmaz. Kısacası, Bigster büyük: hacmiyle, donanımıyla ve anlamıyla. C segmenti genişliği, güçlü görünümü ve yakın zamana kadar zenginlere özel olan özellikleriyle geliyor. Ama Dacia’nın sadelik ve dürüstlük değerleri hep ön planda. Düz konuşan, çok işlevli ve uygun fiyatlı bir iş atı. Piyasadaki benzer fiyatlı araçlardan daha fazla özellik, alan ve güvenlik sunuyor. Bigster’ın kozu çok yönlülük: şehirde, köyde, gezide birebir. Benzinli, LPG’li, hibrit, dört çeker veya hepsi bir arada alınabiliyor. Artık “neden Dacia aldın” diye internette açıklama yapmaya gerek yok. Özür dilemeye de gerek yok. Bigster sadece “yeterince iyi” değil, gerçekten iyi. Uygun fiyatlı, pratik ve artık tam anlamıyla olgun. Dacia büyüdü, Bigster bu dönüşümün en cesur ifadesi.